top of page

No2. Mimari ve Sanat

Endüstri devrimi toplumun birçok alanını etkilediği gibi mimariyi ve sanatı da etkisi altına almıştır. Birbirlerinden etkileşerek gelişen sanat ve mimari, bu süreçte daha farklı boyutlar kazanarak kalıplarını kırmaya ve varolan kavramların ötesine geçmeye yoğunlaşmıştır. Bu dönemde özellikle soyut plastik sanatlar ile mimarlık ilişkileri göze çarpmaktadır.


Soyut kavramı resimde figüratif olmayan, yani doğadan canlı ya da cansız tanımlanabilir herhangi bir figür almayan; heykelde klasiğin dışına çıkan, içten dışa konstrüksiyon vurgusu yapan; endüstriyel tasarımda çağdaş malzemenin özünü ve buradaki dengeyi yakalamayı amaçlayan; mimarlıkta da içteki potansiyeli dıştaki kütleye yansıtan bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Endüstri devrimi ile yaratı alanı yönünü sanat ve felsefeden teknolojiye doğru çevirmiştir. Teknolojinin imkanlarıyla mühendislik ve mimarlıkta yeni malzeme ve method kullanımları ortaya çıkmıştır (çelik köprüler, çelik konstrüksiyonlu binalar vb.). Teknolojinin sağladığı bu dönüşüm de düşünce alanında yeni yaklaşımların çıkmasına yol açmıştır. Soyut sanat akımı bu yeni bakış açısının yansımalarındandır.

Soyut sanat kavramı asıl görüneni yok sayarak daha arayışçı , eleştirel ve irdeleyici bir yaklaşım ortaya koyar. Bu kavram aynı zamanda Einstein'ın 'Rölativite Teorisi' ile de ilişkilendirilir -zamanda görecelik- yani görünmeyeni; kişilere, zamana, yere göre değişeni, görünenin ötesini algılayıp yansıtmak.

Görecelik teorisinin etkilerini en net olarak gördüğümüz akım 'Kübizm' olmuştur. Kübizm 'de saf geometrik formların kullanımı öne çıkıyor. Küp, koni, küre gibi formlar. Cisim önce geometrik parçalarına ayrılıyor. Ardından da farklı bir yorumla bir araya getiriliyor. Sonuç olarak cisim ilk halinden çıkmış oluyor ve birbiri içine geçmiş geometrik parçalardan oluşan yeni bir hal alıyor. Mimariden etkilenen sanat bu defa mimariye ilham oluyor ve hacimsel iç içe geçmeler, asimetri, farklı geometrilerin kullanımı gibi uygulamaların mimaride yansımalarını görüyoruz.


Yine mimari ve sanat etkileşimi ile önce mimaride gördüğümüz 'Fütürizm' sanata da yansıyor. Bu akımı benimseyen heykeltraş Umberto Boccioni bakış açısını şöyle ortaya koyuyor: 'Heykel nesnelerin mekandaki devamlılığını plastik ve duygusal yollarla sistematik olarak ifade edip onları yaşatmalıdır.' Soyut sanatın önemli akımlarından olan De Stijl'de ise somut geometrileri ve soyutlama ilkeleri benimsenerek bir manifesto oluşturulur. Konstrüktivizm özellikle heykelde yenilikçi bir yaklaşım getirmiş; klasik dıştan içe doğru yontma sistemini tersine çevirerek içten dışa doğru, hafif malzemeyle ve neredeyse hareketli heykel yapma tekniğini geliştirmiştir. Aynı zamanda cam malzeme kullanımı, çağdaş çelik gibi yenilikleri kazandırmıştır. Mimari ve sanat birbirlerinden ve toplumun gereksinim/değişimlerinden etkilenerek birbirlerini de dönüştürmektedir.

bottom of page